


Çek maçı 11'i bu şekilde olacakmış. Kazım-Tuncay değişikliği gecikmez ise çok güzel 11. Güngör hakkında birşey söyleyemeyeceğim ama güveneni çok,merakla bekliyorum. Hamit'in gerideki durumu bu maç biraz daha kritik olacak, Çekler İsviçreye kıyasla kanatlardan daha fazla rahatsızlık verecek.
Euro 2008'de bir ilk, beraberlik sonucu penaltılara gidilecek. Cech v Volkan kıyaslamaları görüyorum. Cech dünyanın en iyisi ama penaltılarda değil, Volkan Sevilla'da kendini ispat etti benzeri beylik laflar dönmekte. Bugün ntv'de Emek Ege, Cech'in ''Ben çok sayıda penaltı kurtardım ama daha fazlasını yedim'' benzeri sözlerine yer verdi. Penaltı'yı düşünerek maça çıkarsak kaybederiz, Türk takımı savunamaz görüşümü hatırlatmak isterim. Penaltılara gelirsek Volkan veya Cech'i düşünmedim ama takıma güveniyorum, Fatih Terim'e güveniyorum. Herşeye rağmen gazcı özelliği ile avantajlı başlarız penaltılara, daha erken bitiremezsek.
İspanya'nın en çok koşanı olmuş Silva, şu istatistiğin tv'den izlerken aklıma yattığı ender anlardan biri oldu. İsveç'te aynı istatistiğin 2.si Henrik Larsson imiş, kaç kez topa değdi acaba? İspanyol oyuncuların oynadıkları oyundan hoşnut olduklarına inanmak istemiyorum. İlk maçta oyundan çıkarken fena halde keyfi kaçık Torres'i 2. yarıda bir kere gülerken görmedim, bendeki bitsede gitsek ifadesi yansıyordu sanki ekrana, Torres ekrandayken. Şiir gibi pas yapabilen bir takımın, 1.5 forvet ile oynarken bu kadar rahat olmasını anlayamıyorum... İsveç yanlış hatırlamıyorsam 2. yarıdaki ilk tehlikesini 79. dk.da yarattı, sonrasında bir kez daha gittiler ama İspanyollar gibi onlarında oynamaya hevesi/gücü kalmamış gibiydi. Derken Yunanistan maçında İsveç'in başına gelen bu sefer İspanya'ya oldu ve inanarak yazmasam da Villa'nın son saniye golü ile İspanyollar turu geçti. Son dakika golü ile hem İspanya, hem de Over 2.5 bahislerim tutmuş olsa da sevinemedim.
İlk maçtan sonra 2. için enerjim kalmadı, sabaha kadar berabere ve 2 gol çıkarsa şahane diyerekten başladı maç. Yunanistan'ın yenilmeyeceğini düşünüyordum, hatayı Hiddink'i hafife almakla yaptım sanıyorum. Yunanistan'ın avantajlı olduğunu düşünürken ya ilk golü Rusya atarsa ne yapacaz? kafa karışıklı ile yapmıştım bahisi, aklıma gelen başıma geldi. Rusya baştan sona üstün taraftı, kanatları iyi kullandılar üstüne nasıl hücuma çıkılır dersi verdiler en önemli silahları olmamasına rağmen. 2. yarı arka arkaya harcadıkları pozisyonlardan sonra biraz da Rossetti Yunanın canını sıkmayacak düdükler çalınca 1-1 olur mu dedim ama yine Yunanistan'ın gol yedikten sonrası ile ilgili bir bilgisi olmadığını gördüm. Ev sahibinden sonra son şampiyon da net bir şekilde veda etti. Yunanistan'a dair akılmda kalan taraftarlarının garipliği oldu. İsveç'ten sonra Rusları da ''hadi ne bekliyosunuz hücuma çıkın, bizimkiler kapandı bekliyo! çıkın da topu kaybedin!'' şeklinde ıslıklamaları buraya fazla olduklarının başka bir göstergesiydi. Son maçta İsveç'e beraberlik yeter, bu da maçtan fazla birşey beklememek için yeter.
Fransa ve İtalya için söyleyecek hiçbir şey yok. Savunma yapamayan ve hücum için Toni'nin boyundan başka çaresi olmayan bir İtalya, savunma ile kafayı kırmış, hücumu unutmuş ve klüplerinde hücum denildimi ilk akla gelen oyuncuların mavi forma giyince toplamlarının bir adam etmeyeceği Fransa için ne söylenebilir ki... Dün Hollanda karşısında son 2 hazırlık maçları Kolombiya ve Paraguay'dan farksızlardı, gol atmanın lüks olma durumu devam etti. Thuram ve Henry için üzülmekten fazlasını düşünmüyorum, Sagnol sağ kanatta ölse üzülür müydüm acaba? Çabası Henry'e golü attırdı ama yenilen 2 golde direk hatası vardı Bayern'linin. İtalya maçlarını izlemem herhalde, utanmadan sahaya nasıl çıkacaklar merak ediyorum. Herşeye rağmen Fransa'yı İtalya'dan üstün görüyorum tabi sadece ikisi kıyaslandığında ama o maça beraberlikten fazlası yakışmaz.
Marco v Basten'i gördüğümde utanıyorum, turnuva öncesi sonuncu olur dediğim takım turnuvaya tutunmamı sağladı. Hücumcularından aldığı verim için ayrıca kutlanmalı v Basten. Kim ne kadar koştu istatistiklerinin boş olduğunun gösteren, dinamizm ve tekniği, golleri aynı takımda toplamış 2 maçlık görüntüye göre. Finalin bu maçtan daha güzel olacağını düşünmüyorum, sadece olası bir Hollanda v İspanya eşleşmesi daha güzel olacak sanki. Herşeye rağmen kariyerinin en keyifli ama rahat maçı olacaktır büyük ihtimalle bu zafer. Devre arası yaptığı Engelaar - Robben değişikliği bile birçok şeyin göstergesi olarak kabul edilebilir. İtalya'da olduğu gibi erken öne geçmenin avantajı ile büyük bir zafer olsa bile herşey istediğim gibi oldu demiştir büyük ihtimalle maçtan sonra. Fransa'nın geride bırakacağı açıklar ve hücumda etkili olamayacağını görmüş olmalı ki üstünlüğü korumanın en iyi ve kolay yolu farkı açmak diye düşündü ve hızlı hücum için en önemli koz Robben'i aldı. v Nistelrooy'a da değinmek lazım, 2. yarının büyük bir bölümünü orta saha ve forvet arasında oynadı, Real ve United'da olmazdı belki ama dün hiç sırıtmadı. Sneijder'i çok severim diyenler şut ve duran top becerisinin önemli payı olduğunu inkar edemez, golü maça çok uydu, kapak oldu. Benim için maçın Turuncu Devrim sonrası önemli bir yanı da Robben ve v Persie'ye hoşgeldiniz demek oldu.
United CL ve 3 lig şampiyonluğundan sonra sezona v Nistelrooy ve Veron'a 50m sterlin civarı para harcayarak giriyor. Sezon 01/02, Arsenal'in en iyi zamanından 2 yıl öncesi, Alpay Aston Villa'da 2. yılında, Shearer Newcastle'da, Leverkusen CL finalinde... Ligin güzel zamanları Arsenal, Liverpool ve United'a Leeds, Newcastle ve Chelsea gibiler de eşlik ediyor yarışta. Tabi 1-2 ay kala 3 takıma düşüyor, bitime 2 hafta kala Arsenal deplasmanda United'ı yenince şampiyonluğu ilan ediyor, Liverpool'da ikinci bitiriyor. Beckham, v Nistelrooy, Solskjaer, Giggs, Cole ve ne kadar bekleneni veremesede Veron ile United'ın hücum yönünde sıkıntısı yok ama Stam satışı ile başlanan sezon savunma sıkıntıları ile kabusa dönüşüyor. United ligin en çok gol atanı ama Johnsen, Dennis Irwin ve Laurent Blanc'lı savunma ilk 6'nın -Newcastle hariç- açık şekilde en çok gol yiyeni konumunda. Ferguson bu sezon emeklilik kararından cayıyor ve sonraki sezona Veron'un ardından ikinci rekor, Ferdinand transferi ile giriliyor.
7. hafta, United içeride iyi ama deplasmanlardan boş dönüyor. 3 deplasmandan 2 puan çıkarmış, Newcastle'a kaybetmiş ve haftaiçi İspanya'dan mağlubiyetle dönerek White Hart Lane'e çıkıyorlar. Tottenham klasik bir iç saha performansı ile alışılmadık bir üstünlük yakalıyor, devreyi 3-0 önde kapatıyor. Devre arası Ferguson, Deportivo mağlubiyetinin yarattığı sıkıntıyı işaret ederek, '' devre arasında tam olarak söylediğim şey olmasada, kendileri için üzülmemeleri gerektiğini, ülkenin en iyi oyuncuları olduğunu hatırlayarak ona göre oynamaları gerektiğini hatırlattım'' şeklinde bir aşılama ile oyuncularını serbest bırakıyor. Ferguson'un en iyi sol beklerinden biri olarak gösterdiği Silvestre ve böyle bir geri dönüşte olmaması imkansız Solskjaer değişiklikleri sonrası United 4-3-3'e dönüyor ve Ferguson'un ''böyle bir dönüşte şansa da ihtiyaç var'' diyerek işaret ettiği erken gol ile işin şekli değişiyor. Tottenham teknik direktörü Glenn Hoddle'ın ''Jeckyl & Hyde durumu'' olarak açıkladığı şey gerçekleşiyor, düşen taraf Tottenham olurken United şahlanıyor ve 3'e 5 ile karşılık veriyorlar.
TOTTENHAM HOTSPUR: Sullivan, Taricco, King, Perry, Richards, Ziege Freund, Anderton (Rebrov 83), Poyet, Ferdinand, Sheringham
Subs Not Used: Keller, Thelwell, Davies, Etherington
MANCHESTER UNITED: Barthez, Gary Neville, Blanc, Johnsen Irwin (Silvestre 45), Beckham, Butt (Solskjaer 40), Scholes Veron, Cole, van Nistelrooy
Subs Not Used: Carroll, Chadwick, Phil Neville
"If I go 300 kph, lose control and hit somebody it is natural. But if there is a pit-lane speed limit and two cars stopped and you hit them, it is stupid. I saw a red light and chose to stop, someone else saw a red light and chose not to."
Bilmemkaçıncı turda cihazlar Merso'nun arkasına dizilir, görev yerine dönerken birkaç araç pit'e girmeyi tercih eder. Piste dönme vakti gelirken Raikkonen ve Kubica yanyana çıkar, kırmızı ışığı görür ve durmayı tercih ederler. Arkadan gelen Hamilton -sadece sokakta görmeye alışık olduğum bir olay olduğu için nedeni ile ilgili mantıklı bir yakıştırma da yapamıyorum- görmez, seçimini yapar ve Raikkonen'e bindirir, Kubica yarışı kazanır. Arkadan vuran hertürlü suçlu kuralı F1'de de işler, Hamilton sonraki yarışa en fazla 10. sıradan başlayabilecek.