20 November 2008

İlk ve Son

Aston Villa, Zaragoza yada Parma'dan olmadı milli takımdan mutlaka bir şekilde hatırlanır. Milosevic'i hatırlayanın aklına mutlaka diğer kule Kovacevic'de gelir herhalde. Kezman'ı sallamam ben, Dragan Stojkovic ve Mijatovic'den sonra bu iki adamla döndü bu ülke. Gerçi ülke demek çok da anlamlı olmuyor. Sınırı 80'lerin sonları diyerek koysak çok önemli hücumcular çıktı Yugoslavya denen yerden. Futbol'un politikaya etkisini birçok örnekle anlatmıştı Pascal Boniface, Futbol ve Küreselleşme'de.

Milosevic'in hikayesinde de politikanın futbola etkisi görülmekte. Dün gecenin hazırlık maçlarından biri de Milosevic'in milli takıma vedası anlamına geliyordu. Hikaye burada başlıyor aslında. 2006 Dünya Kupası ile birlikte 101. maçında veda etmişti, en çok forma giyen ve en çok gol atan olarak. Tabi o 101 maça Yugoslavya ve Sırbistan-Karadağ formaları altında çıkılmıştı. Milosevic bıraktıktan sonra aynı topraklar birkez daha kimlik kazandı. 102. milli maçı Sırbistan milli takımı ile ilk ve son maçı oldu Rubin'li golücünün, 2 gol ve 2 kaçan penaltı ile maçın baştan sona yıldızı olarak noktaladı.

Politik nedenlerle 3 farklı milli takımda forma giyen bir oyuncu olarak mutlaka çıkacaktır karşımıza ilerleyen zamanlarda. En ilginci ise mesele bu kadar değişime ve bu noktaya rağmen hala tam anlamıyla kapanmamış gibi. Doğum yeri Bijeljina, Bosna-Hersek topraklarında...



Briatore'nin Yeni Oyuncağı


Juventus'dan, Dortmund'dan olmadı Inter'den hatırlanabilecek Portekiz'li Paulo Sousa Briatore'den işi kaptı. Gerisi yarın akşam ...

Aaron Ramsey

16'sında, John Benjamin Toshack'ın rekorunu elinden alarak Cardiff'in en genç forma giyeni oldu. 17'inde FA Cup finali oynadı, Şampiyonlar Liginde gol atan en genç oyuncuların arasına girdi ve dün gece Danimarka karşısında milli formayı da giymiş oldu.

Ronaldo

Ferguson'un son 22 yılında altyapı ürünleri dışında kazandığı, yıldızlaştırdığı birçok önemli oyuncu var. Klüpte geçirdiği 12 yılın büyük bir bölümünde savunmanın göbeğinde yer alan 600.000 sterlinlik Denis Irwin, Brondby'den 500bin sterlin'e alınan Schmeichel, 1m'luk Cantona, 3.7m luk Roy Keane, Molde'den 1.5m'a gelen Solskjaer, Gary Pallister, Stam, RvN, Ferdinand diye uzayan listenin son üyesi ise 12m sterlin'lik Ronaldo. Ligde son 2 sezonun en çok konuşulan oyuncusu oldu. Geçen sezon 49 maçta attığı 42 gol inanılmaz bir rakamdı, George Best'i geride bıraktı, 4 gol daha atsa RvN ve Denis Law'ı geride bırakarak United tarihinin 1 sezonda en çok gol atan oyuncusu olacaktı.

Yazı, kısa süren Euro 2008 ve Real Madrid söylemleri nedeniyle gündemde ama silik geçirdi. Üstüne de ameliyat eklenince yeni sezona girişi ağır oldu. Oluşturduğu sevimsiz imaj ile birlikte sessiz sedasız 9 maçta 8 gole ulaştı Premier Lig'de. Birkaç hafta sonra alacağı Altın Top ile birlikte kaldığı yerden devam diyeceğiz gibi.



En Sevdiği Maç

Alex Ferguson'un futboldaki yeri geçen cumartesinin 50 yıl öncesinde başladı. İskoçya ve İngiltere ile sınırlı bir kariyerde kazandıkları ve bireysel ödüllerini okumak bile zor ve sıkıcı. Muhtemelen sonsuza kadar Ada'nın en başarılı teknik direktörü olarak kalacak Alex Ferguson. Resim 99 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu sonrası çekilmiş. 22 yıllık United kariyerinde 10 şampiyonluk kazanan bu adamın en sevdiği maç seçimi ise ilgimi çekti. Resimdekini, geçen sezon geleni veya başka kupalar getiren bir maç olması muhtemel tabi en sevilenin. Ama Ferguson'un en sevdiği, 2001'de Tottenham'ı 5-3 ile geçtikleri bir lig maçı. 5 ay önce söylediğim gibi en sevdiğim geri dönüş. Hatırlayalım:

Tottenham 3 v United 5

Ferguson & di Stefano

1983 Kupa Galipleri Kupası finali öncesi bir fotoğraf ile kaybeden taraf Real'den, Aberdeen ile kazanan taraf Ferguson'a ve United a geçelim.

300

9 maçta 7 gol ile oynayan RvN sezonu kapatınca, ki sakatlığın yanında yaşı da sözkonusu olunca yerini doldurmaları şart. Takımın durumunda da önemli bir gelişim olmaz ise yönetime transfer kozunu kullanmak için bir neden daha doğacak. Eldekilere de bakınca kaçınılmaz görüyorum açıkçası. Higuain attığı 4 gol ile dikkat çekerken ligde de Etoo ve Villa'nın arkasında 3. sıraya yerleşti ama Real'e geldiğinden beri bir maça sığdırdığı 4 gol yaptığı tek önemli şeydi. Saviola'nın ise bu sezon Lig ve CL olmak üzere aldığı toplam süre 50'yi geçmemekte. Real Madrid'in oyununda RvN'nin doldurduğu tek forvet pozisyonu için hafif kalır bu isimler.

Real Madrid'deki olumsuzluklara ve forvet transferine bu derece kanalize olmuşken Raul'un bir tarih yazma durumunun daha eşiğinde olduğunu gözden kaçırmışız. Real Union tarafından tokatlanırlarken Raul yaptığı hat-trick ile gol sayısını 300'e ulaştırdı. İlk tablo Raul'un gol rakamları, 2. fena halde Real'lilerin hakimiyetindeki La Liga'da en çok gol atanlar, 3. tablo ise Real tarihinin en çok atanları. Raul 1994'te Zaragoza'ya karşı ilk kez giydiği forma ile 8 gol daha attığı takdirde, başka bir Real efsanesini geride bırakarak klüp ve lig tarihinin en çok gol atanı olacak.

19 November 2008

Başarılılarmış

RvN'nin durumu sonrası transfer beklentisi üst düzeyde Real'den. Mijatovic açıklamasında bu konuya da değinmiş, ara transfer dönemi için birşeyler bekleyebileceğimizi söylemiş. Web sayfalarında ise derin bir analize girmişler. Sevilla, Barça, Atletico ve Villarreal ile 2 lig 1 kupa kazandıkları son 3 yılı baz alan bir transfer politikası kıyaslaması hazırlamışlar. Başarılı olduklarını iddaa ediyorlar, son 3 sezonun ortalamaları en genç ve devamlı takviyelerin Real tarafından yapıldığını gösteriyor. Son 3 sezonda gelenlerin yaş ortalaması 23.8, tek ayrılan ise Emerson... Ben şuan itibariyle bu mevzudan elkediklerle, gençleşiyorlardan başka bir sonuca varılabileceğini düşünmüyorum, yorum sizin. Haberin tamamı için tıklayın.

18 November 2008

Schuster Gidiyor Mu?

Valladolid'e 1-0 kaybettikleri maçı tv'den izleyenlerin kafasında yer etmiştir mutlaka bu soru, tabi Ersin Düzen'in tekrarlarının hakkını da vermek lazım. Sportif direktör Mijatovic'in hafta başı yaptığı basın toplantısının temeli de bu soruydu. Mijatovic'in açıklaması sezon öncesi olduğu gibi şu anda da arkasındayız olmuş. CL'de iki Juve mağlubiyeti ve ligdeki 5 puanlık fark kapatılmayacak gibi değil ama oyuncuların Schuster'le ilişkisi önemli bir soru işareti. 4 hafta sonra Barcelona'ya konuk olacaklar, bu arada CL'de de 2 maçları var. Mijatovic'in açıklaması, güven pompalayan sözleri falan tanıdık hikaye. Kriz durumunda yönetimler böyle dökülüp saçıldıklarında, teknik direktörün ömrünün uzun olduğu ile süren bir hikaye var mı hatırladığınız.

14 November 2008

RvN

Heerenveen garip şekilde ün yapmış bir takım. 1920'de kurulmuş takımın ülkesi ve Avrupa'da bir başarısı bulunmuyor. Hollanda'daki en büyük başarıları tek lig ikinciliği ve 2 Kupa finali. Durum böyle iken sanırım tanınırlıklarının en büyük bölümünü forvetlerine borçlular. 1995'den beri neredeyse her sezon bir forvetleri çıkış yapmış, para kazandırmış. Tomasson, Allback, Lurling, Sibon yakın dönemde Huntelaar, Samaras, Afonso Alves ve son olarak geçen yıl Sulejmani'yi ya Hollanda'nın 3 büyüğüne yada Avrupa'ya pazarlayabilmişler. RvN'de bu durumun bir parçası.

Büyüklüğüne, istatistiklerine falan değinmeyeceğim. Benim için Shevchenko, Del Piero, Ronaldo, Raul, Henry vs. ''gol makinası'' sıfatı ile adlandırılacak ilk ismidir. United'a gelişini PSV'de yaptığı çıkışa borçludur RvN. Ne var ki şimdi 32'sinde 6 ile 9 ay arası sürecek diz sakatlığı için Amerika yolu tutan golcü, United'a gelişinde de aynı sıkıntıyı yaşamıştı.

2000 yılında iki sezonda iki gol krallığı sonrası United, 18.5m sterlin'lik bir teklif ile PSV'nin kapısını çalmış, anlaşma sağlanmış ama imza 9 ay süren diz sakatlığı nedeniyle 2001'e sarkmıştı. 24 yaşında diz sakatlığı yüzünden 9 ay kaybeden RvN, devamında hiçbirşey kaybetmemişti. Şimdi 32'sinde, tekrar Amerika'da ve bir muhtemel 9 ay daha...

Dr Richard Steadman

Hargreaves ve RvN'nin yakın zamanlarda sezonu kapatmasından başka bir ortak noktaları da şifayı Amerika'da arıyor olmaları. Benzer bir diz sorununuz varsa ve bu arkadaşlar kadar ciddiye almak zorunda iseniz en iyi adresin Amerika, Dr Richard Steadman olduğu yazılıyor. Referans olarak gösterilebilecek isimler ise bu mesaja sığmayacak gereksizlikte. Ronaldo, Henrik Larsson, Owen, 2000'de Shearer, 2007'de Park Ji-Sung, Patrik Berger, Kobe Bryant, Kenyon Martin ...

18m sterlin'lik Hargreaves'in sol dizindeki durum 2-3 senelik bir sıkıntı. 07/08'de de benzer sorun yüzünden ligin ilk yarısının sonlarında başlayabilmişti yeni takımı ile. Açıkçası sonraki performansı dikkate alındığında buna değdi bile denilebilir. Sahanın ortasındaki 3'lü ye ciddi katkısı oldu, Scholes'in yükünü hafifletti, sezon sonuna doğru bek oynamak zorunda kaldı, orda da sırıtmamıştı. 08/09'a da geçen yıl olduğu gibi girdi, yakın zaman önce ameliyat gerektiği ve önümüzdeki sezon dönebileceği haberi düştü. Ferdinand-Vidic ikilisinin uyumu ve Ronaldo-Rooney gibi yıldızlar sakatlandığında daha çok dikkat çeker, doğaldır. Ama orta sahanın ortasındaki aksaklıklar hep kritik olmuştur, olumsuz sonuç vermiştir United için. Hatırlayabildğim kadarıyla son 2 sezondur Scholes eksik kaldığında hep sıkıntı çektiler. Hargreaves biraz da bu yüzden önemli idi, Anderson pişerken oyunun iki yönündeki kuvveti, yeni ağırlık merkezi olabileceği anlamına geliyordu.

Eksikliği ve Scholes'in eksilecek olması mutlaka United'ı arayışa sokacaktır. Tam bu noktada Euro 2008 ile de tavan yapan Xavi'nin Barça ile ufak bir haftalık sorunu bulunması bu dedikoduyu doğurdu. 2010'a kadar kontratı bulunan Xavi, İngiliz basınına göre önerilen 80.000 sterlin'i yani Etoo ve Messi'den az kazanmayı kabul etmiyor. Menajeri Ivan Corretja'da aylardır süren sorunun çözülemediğini belirtip topu yöneticilere atarak ve İngiliz klüplerinin ilgilendiğinin bilindiğini söylerek kozunu oynamış. Bişey çıkacağından değil ya, para da kolay kazanılmıyor...

13 November 2008

İngiltere x İspanya

Daha ara transfer dönemine epey zaman var ama herhalde sıcak sakatlık durumları dedikoduları alevlendirdi. Dedikoduların başını da sezonu kapatan birer değerli elemana sahip United ve Real bulunuyor. İspanyollara daha doğrusu Real'e yıldız kaptırma/yollama geçmişi sağlam Alex Ferguson'un yıldızlarından biri daha İspanyol klübünün kıskacına girebilir dedikodulara göre.

Bu yaz İspanyol devine karşı bir sınav daha verdi United. Ronaldo için avantajlı durumda oldukları mücadelede karşı taraf şimdilik sessiz. Bahsetmeye çalıştığım dedikodunun aktörü ise Carlos Tevez. 2006'da ayrılmak istemesi sonucu 20m sterlin'e yakın bir bedele transfer ettikleri RvN'nin sezonu kapatması sonrası Tevez'i hedefleyebilecekleri yazılıp çiziliyor. West Ham'ı son 9 maçta attığı 7 gol ile ligde tuttuktan sonra yeni takımında da tutunan Arjantinli, United ile 2 senelik kiralık sözleşmeye sahip, yani sezon sonu Tevez'i isteyen 20m sterlin gibi bir parayı gözden çıkarmak zorunda kalacak. Boca'dan ayrılmasından sonra haklarına sahip Brezilyalı MSI yüzünden transfer ve kontrat kelimelerinin geçtiği her yerde karmaşıklık olan bir oyuncu Tevez. Berbatov'un alınması ile birlikte işinin zorlaşması da eklenince daha önce de yaptığı gibi memnuniyetsizliğini belirtip gidecem! demesi kimse için sürpriz olmayacaktır.

Dedikoduların Real cephesine baktık, sırada diğer sakatlık mağduru United var. Bu arada Ronaldo ve RvN isimleri de geçti, onlara da bi bakalım.

Ade



Öncekinden 10 yaş küçük ve daha eğlenceli Ade'ye geçelim.

Ade Akinbiyi



Bu sezonuda boş geçmeyen çalıştırıcı sirkülasyonu malum ligimizde. Çok can sıkar ama bizden birşeydir, bizim gibidir, geçer gider birçok şey gibi... Bu gezginlik durumu menajerler kadar yara vermesede oyuncular sözkonusu olunca da değişmez. Sorin ve Vieri gelir ilk aklıma ama Chelsea'yi gazi eden 34'lük Greenwich doğumlu Nijeryalı da bu hikayenin önemli örneklerinden.

John Terry ve Ledley King'i yetiştiren okuldan çıkmış, Muzzy Izzet ile oynamış, Bowyer alt yaş grubunda imiş... Arsenal ve Norwich altyapılarından teklif geldiğinde Norwich'i seçmiş. Norwich dediysek 90'ların başı onlar için iyi zamanlar. Akinbiyi'nin de ilk maçı Matthaus'lu Bayern'e karşı olmuş. Onun buraya konu olması da Norwich'den ayrılışı ile başlıyor. 15 yıllık kariyerinde Norwich ile başlayan 13 sözleşme imzalamış, 12 takım değiştirmiş. 34'ünde olmasına rağmen o kadar klüp içinde Burnley 1 sezondan fazla devam edebildiği ikinci klüp. Açık kapatmak için tercih edilen, 2. adam olarak getirilen yada taraftar memnuniyetine yönelik para saçma yöntemi olarak kullanılmış, toplamda 20m sterlin'e yakın bonservis ödenmiş kariyere sahip bir aktör... ''The king of the miss'' , "Ade Akin-Bad-Buy" 15 yılın birçok Ocak ayını ev taşıyarak geçirmiş olsa da hemen hemen her klüpte attığı 1-2 gol ile iz bırakmış. Chelsea'ye attığı bu ara transfer dönemini boş geçirecek mi bilinmez çünkü 08/09 da hiç ilk 11 başlayamamış.

Carling Cup

Yılların alışkanlığı, geride kalan 4-5 ayda pek birşey kaçırmamışımdır ama blog aç kaldı. Geçmişe de gidilir açık kapatılır ya anı kaçırmamak adına olduğu gibi devam etmeli, Carling Cup ile başlamalı.

Güzeldir bu kupa hegemonya falan tanımaz, sezonun en iyilerini, büyükleri pas geçer başka takımlara oynattırır finalini. Tabi paranın ani büyümesi, takımların aralarının açılması derken büyük 4'lünün ağırlığını hissetti son yıllarda. Son 4 finalde Büyük 4'ten en az biri final gördü. Daraltırsak United ve Chelsea'den biri mutlaka finalde idi. Çeyrek final öncesi bunlardan birinin, Büyük 4'ten ikisinin silkelenmesi fena olmadı.

1 Aralık son sekizin yarılanacağı gün, sekizin beşi Premier Lig'den. Burnley, Fulham'dan sonra Chelsea'yi de eleyerek sürpriz oldu. Maçı penaltılara taşıyan Akinbiyi'ye de ayrı bir başlıkta bakarız. Asıl sürpriz ise Arsene Wenger galiba. Eskiden kupayı yedeklerle oynayacak denirdi, bu sezon yedekleri çocuklara indirdi. 3. turda Championship takımına 6 atarken yaş ortalaması 19'larda idi, 4. turda Wigan'ı 3'lerken 18'lere indirdi. Capello'yu tribünde görmek bile güzeldi, Heskey yok iken Cattermole'u, Kirkland'ı izlemiyor ise neden oradaydı? Wenger, bizim gibi oyunun içindeki gençleri saf ve garip bir heyecan ile daha hevesli takip edebilenleri, 17-18'indekini oyunun kesin yıldızından yukarıda görebilenleri bile şaşırtabiliyor, 21'indeki Djourou'yu, Alex Song'u cümle içinde tecrübeliler olarak kullandırtabiliyor ise asıl sürpriz bu olmalı. Yedekleri ile yarı finalden sonrasını görememişti, final çocuklara daha çok yakışır.

Devam

Perde birkaç kez daha kapanmıştı, açarken hep aynı başlığı kullanmak ne kadar makul bilemiyorum. Son kapanışın üstünden epey zaman geçti ama yazmaktan kısmak beklediğim değişikliklere pek fayda sağlamadı. Aklımın bir köşesi hala buralardaysa devam etmek gerek diye düşündüm. Değişim için sıkıntı gerek galiba. Vazgeçilebilir şeyleri bir köşeye bırakmaktansa herşeyi birarada götürmeye çalışmayı denemeli dedim ...

Uzun lafın kısası devam diyelim. Yine ilk sevdamız futbol ağırlıklı olacak, ama asla sadece futbol değil.