28 May 2008

Para, Para, Para | 2


'' They started spending big money and Arsenal were also spending big money on young players. We are trying to do the same but because they are continuing to spend big money, it makes it more difficult to catch up. ''

Benitez son açıklamasında gelecek sezonun lig hedefine değinmiş. Bu sezonkine benzer bir açıklama, şampiyonluk konusunda yine mesafeli, ihtimal olarak değerlendirmiş. Zayıf ve güçlü noktalarımızın farkındayız, geliştirmemiz gereken yerleri biliyoruz ve bu hedeflere yönelik yeni bir takım yaratmalıyız demiş. Sonraki açıklamaları ise malum nokta, Keegan'da olduğu gibi para... Büyüklerin çok harcadığından, Chelsea'nin bu seviye için saçtığını, kazanan United'ın da aynısını yapacağını söylemiş, Arsenal'in gençlere harcadığını, Everton, W'ham, Aston Villa ve Newcastle'ı da listeye almış, kendilerinin de aynısını yapmaları gerektiğini belirtmiş.

Lig öncesi mesafeli takılmak bizim ligde en çok aradığım şeylerdendir. Bizim lig hiç umrumda değil ama Trabzon başkanının bile yeni sezona hedef şampiyonluk diyerek başlaması da canımı sıkıyor ister istemez. Liverpool konusunda mesafe ise yabancı yer olduğu için midir yoksa takımın durumundan mı ne pek hoş gelmiyor. Benitez'in Torres ile o karede yer alması Liverpool için 20m sterlin civarı bir paraya maloldu. Avrupada sezonun en pahalı oyuncusu Torres ile birlikte Babel, Skrtel, Benayoun gibi oyuncular klübü Ada'ın en çok harcayan 2. takımı konumuna getirdi. 07/08'de Arsenal para harcamış sayılmaz, genç kadroları ve sakatlık sıkıntılarına rağmen Liverpool'dan çok daha saygın bir durumdalar. Tabi Gerrard ve Torres'den başka kilit oyuncuları bulunmaması Liverpool'un işini zorluyor, buna Benitez'in hücum edemeyen anlayışı da eklenince zaman daralıyor. Yeni sezonu da aşama kaydetmeden kapatırlar ise Benitez savunma yapmakta zorlanacaktır

Klüpler yada Milli Takım

Bizde makul bir neden açıklamadan ve enteresan bir uzlaşı içinde -birçok mevzuda olduğu gibi- Avrupa'da başarı diyerekten istenir yabancı sınırının kalkması, karşı cevap ise ya Milli takım başarısı olur. Birkaç mesaj önce bahsettiğim FIFA önerisi sınırlamadan yana, İngiltere ise görüntüye göre baya bir karşısında. Yabancı sınırına olduğu gibi İngitere konu futbol olunca esasında birçok şeye birçok şekilde yabancı. Dünya Kupasında 1966'dan sonra en ve tek büyük başarıları 90'daki yarı final. İtalya 90 ligin büyümesinin başlarına denk gelir. Ligin zirveye oturmaya başladığı olarak kabul edilen dönemlerde 2002 ve 2006 Dünya Kupalarında ise çeyrek finalin ötesini göremediler. Avrupa Şampiyonlarında son yarı finalleri ise evsahibi oldukları Euro 96'da. Milli takım düzeyinde başarıya yabancı oldukları gibi, stadyum doluluk oranları ve yayın hakları gelirleri, transfer bütçeleri gibi konularda da diğer liglere baya bir yabancılar. Yurtdışına oyuncu veren bir yapıları yok, 2000'den beri Milli takımı oluşturanlardan dışarıda oynayanlar sadece Beckham, Owen, Hargreaves ve McManaman ile sınırlı idi. Euro 2008'e de katılamayınca ligdeki yabancı ağrılığına daha fazla yöneldiler, altyapı gibi konularda çözüm peşindeler.

BBC altyapı sistemlerinin değişiminin üstüne, tam da FIFA'nın 6+5 oylamasından önce ligin yabancı sorunu ile ilgili bir araştırma yapmış. Yukarıdaki tabloda görüleceği gibi 07/08'de ligdeki İngiliz oyuncu sayısı tarihin en düşük seviyesine inmiş. Premier Lig'de maçlara başlamış 498 oyuncudan 170'i yani %38'i İngiliz imiş. Son 2 sezona bakıldığında Şampiyonlar Ligi için olumlu sonuç vermiş gibi gözükebilir ama ligde yarattığı güç farkı ve Milli takımın durumu sözkonusu olduğunda İngilizler için önemli bir sorun.

Kadroların yabancılaşmasından önce klüplerin yabancılaşmasına da bakmak lazım. 07/08'in Premier Ligde geçirenlerden 7'sinin -Glazer sonrası- yeni ve yabancı sahipleri var. Yayın gelirleri sayesinde artıp yeniden düzenlenen gelirler de eklenince para harcamak farz oldu. 9 klüp sezonu oyuncu alımında 45m euro'nun üzerinde para harcayarak tamamladı. Yukarıdaki tablo ise Avrupa liglerinde son hafta 11'lerinin yerli/yabancı oranı. Klüplerin oyuncu yetiştirme sistemlerinde bile yabancıların bulunması, yani Wenger ve Benitez gibilerin altyapıyı bile dışarıdan oluşturması İngiliz ağırlıklı 11'ler konusunda sıkıntının devam edeceğini gösteriyor.

BBC araştırmasının son tabloso ise ilk 11'lerdeki İngiliz ortalaması. Bu tabloyu Blatter'in 6+5 yabancı kuralı ile ilişkilendirmişler. West Ham ve Aston Villa en sadık ve FIFA kotasına uyan takımlarken lig ortalaması 4 oyuncu. 4 büyüklerin ortalaması ise 2.6 . 4 Büyüğün 07/08 transferlerine bakıldığında United ve Chelsea'de 1 İngiliz tercih edilirken Arsenal ve Liverpool da rakam 0. Premier Lig en sevdiğim, en çok takip ettiğim ve keyif aldığım lig konumunda. 4 büyüğün ,hatta Chelsea ve United'da son 2 sezonda diğerlerinin önüne geçti, yarattığı uçurumdan şikayetçi değilim, e yabancı fazlalığı zaten ligi güzelleştiren etkenlerden biri. Lig yetkilileri de bu konuda şikayetçi değiller ama bu durum ne kadar sürer bilemiyorum. Bir süre sonra mutlaka problem yaratacak, lige bakışımızı değiştirecektir.

Para, Para, Para


"This league is in danger of becoming one of the most boring but great leagues in the world."

Büyük gazla girdikleri Chelsea maçından 2-0'lık mağlubiyetle çıkınca Keegan niyeti bozmuş, içini fena halde dökmüştü. Blatter'in sözlerini kullacağını biliyormuydu yada yabancı sınırlaması taraftarı mı bilemiyorum ama Big 4'dan fena halde şikayetçi. Gerçi kim değildir ki son 3 yılda 4'lü bozulmadı, son 5 yılda da bir tek Everton bozabildi Büyük 4'ün ilk 4 sırada bitirmesini. Daha geriye gittiğimizde Newcastle ilk 4'e çok yabancı değil. 95/97 arasına kadar gerilediğimizde ise Newcastle 2 sezon üstüste ligi United'ın arkasında 2. bitirmiş, teknik direktör ise Kevin Keegan idi.

Keegan ligin, büyük ama sıkıcı ligler liginde İtalya ile yarışabileceğini düşünüyor herhalde. Liverpool, Arsenal, United ve Chelsea'nin ilerde de ilk 4'te bitireceklerini ve geri kalan takımlar için en iyi hedefin 5.lik olduğunu söylüyor. Keegan, Chelsea'ye kaybetmenin ve geleceğinin kesin olaması gibi baskılar altında konuşmuştu, taraftara mesajı da hedeflerinin 5.lik olduğunu gerisi için ligin değişmesini bekleyeceklerini söylemiş. Tabi bu da gerçekçi bir hedef değil, en azından iyi bir hedef çünkü Tottenham, Aston Villa, Portsmouth ve tabii ki Everton gibilere rakip olmak anlamına geliyor. Tottenham, Aston Villa ve P'mouth'a baktığımızda ilk sorun para tabii ki bu başlığa City ve Sunderland'de dahil edilebilir. Zaten Keegan'ın sonraki memnuniyetsizliği de bu nokta. Devre arasında Woodgate, sezon sonunda Modric'e gücü yetmemişti ve sonrasında Para olmadığından ve olsa bile olmuşları alamayabileceğinden de şikayetçi olmuştu Keegan. Ligdeki ve transfer bütçelerindeki uçurumdan tek şikayetçi olan o değil tabii ki, normali de bu ama Newcastle'ın başarı beklememesi zor. Daha önce 2 kez ikinci bitirmişti, ve o sezonların birinde ligin transfer rekortmeni konumundalardı, Shearer'i alabilmişlerdi. Klüp büyük isimler için para ayıracağını açıklamıştı ama geçmişteki bahsettiğim durum şuan için sadece geçmişte kaldı. Para konusunda ilerleyen mesajlarda başka bir şikayetçiyi daha gösterince durum daha ciddileşecek.

Geri Dur Blatter


FIFA, Güney Amerika'yı vuran 2.750 metre'den yüksekte top oynanamaz kararını ertelemiş. Karar konu ile ilgili araşıtrmalar devam ettiğinden askıya alınmış, tıpçıların araştırmalarının sonuçlanması halinde değişebilecek. Sonuç olarak Ekvador ve Bolivya milli takımları şuan için rahatladı.

Tek temsilcimizin üye düzeyindeki Şenes Erzik'in olduğu FIFA İcra Komitesinin bundan daha önemli bir konusu var. Liglerdeki yabancı kurallarını 6+5 olarak değiştirmek istiyor FIFA, yani en fazla 5 yabancı ile başlayın diyor. Blatter kuralının kabul edilmesini bekliyor, edililrse 2012'de yürürlüğe girer diyor. İcra Komitesi tamamiyle kararın arkasında gözükmüyor, kararın önündeki en büyük engel ise Avrupa Birliği. Avrupa Birliği yasalarına göre bu değişiklik mümkün değil, ilgili komisyonun Brüksel'deki son açıklamasına göre de sıcak bakmıyorlar, UEFA'nın kuralının en iyisi olduğunu düşünüyorlar. UEFA'da Avrupa Birliği ve FIFA'nın arasında kalmış durumda, mevcut yasaların aksi yönde hareket edemiyorlar. Cuma günü FIFA'da oylama var, UEFA'nın iyiniyetli önerileri Avrupa'nın dışarıda tutulması, oylamanın ertelenmesi veya kendi kurallarının kabul edilmesi.

Cuma günü Sidney'de FIFA Kongresi var ve bu oylama mevzuu kongre sonrasını önemli kılıyor. Blatter açıklamalarında UEFA'nın da 6+5'i desteklediğini söylüyor, kongre sonrasın UEFA zor durumda kalabilir. UEFA'nın sınırlamaları ülke ve takımda yetiştirilen oyuncular üzerine, Blatter ise takımlar arasında güçlerin dengelenmesi gerekçesiyle 2010'da 7, 2011'de 6 ve son olarak 2012'de 5 yabancı ile oynanmasını istiyor. Tabi bu mevzuda da Blatter'in gizli rakiplerinden biri Premier Lig. Daha önce Premier Lig'in bazı maçları dışarda oynama önerisine karşı çıkmıştı, şimdi de 6+5'ini desteklemek için Premier Lig'den örnekleri eksik etmiyor. Şampiyonlar Ligi'ndeki İngiliz üstünlüğü, Big Four ve Keegan'ın lig sonundaki demeçleri Blatter için önemli faktörler.

27 May 2008

Adımızı Göklere Yazdırdık







Alttaki resim Moskova'dan. Bugün Fatih Altaylı'dan duydum haber bültenleri arasında gezinirken. 270 metrelik binanın 250'sinde eni 6 metrelik Galatasaray bayrağı heryerden gözüküyormuş Altaylı'ya göre. Gerçi haberde gösterdikleri bayrak farklıydı...


YouTomb

Yine birşeyler araştırırken biryerlere girdik, ordan başka bişeyler merak doğurdu, girince bambaşka birşey ortaya çıktı. Malum konu youtube olunca can sıkan tek özelliği zırt pırt kapatılması değil. MIT öğrencileri çoğunlukla yayın hakları gerekçesiyle içerik kaldırılması meselesinden Youtomb projesini doğurmuş. Gençler, YouTomb'u silinen içerikleri, kimin sildiği ve nedeni ile birlikte listeleyen bir site olarak kurmuşlar, videoların indirilmesi veya izlenmesini sağlamak gibi amaçları yokmuş. Yukarıdaki liste de sanırım sitenin verdiği hizmet sayesinde oluşturulmuş. Sansürletenlerin ilk 50'sinde Premier Lig'cilerin belalısı NetResult 7. sırada, bizim Digitürk Arsenal'in 4 sıra gerisinde, Tom Cruise'nin kafamıza soktuğu tarikatın 5 sıra önünde.

Ve Linderoth Döner


Yunanistan, Rusya ve İspanya ile ilk 2 mücadelesi verecek İsveç ilk hazırlık maçı Slovenya'dan 1-0 ile galip ayrıldı. Hazırlık aşamasında ülkelerinde kalmışlar, 2. maçları da 1 Haziran'da Ukrayna ile. Kazanırlar, kaybederler grup maçları öncesi ilgi alanım dışındalar, tabi Linderoth hariç. Uzun sakatlık dönemi sayesinde Mehmet Topal'ı kazanmamazı sağlayan Linderoth bu maç ile dönüş yaptı, kariyerinin 74. milli maçında 2. golünü atarak güzel döndü. Kazanmalarından çok Linderoth'un durumu önemli anladığım kadarıyla İsveç için. Gol pozisyonunda kendini biraz zorlayan Linderoth sadece ilk 45'te oynayabilmiş, turnuva öncesi 1 maçta daha oynayabilme şansı var ve ne kadar hazır olabilecek bilinmez.

Maç sonrası röportajlarda sakatlığının turnuvanın tamamında oynamasına engel olma ihtimali sorusuna ''Olabilir, yarın nasıl hissetiğimi göreceğiz'' yanıtını vermiş. Milli takımı 2004 öncesi bırakan Henrik Larsson Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupasında oynamış ve tekrar bıraktığını açıklamıştı, 2008'de yine kadroda ve ikinci 45 dakikada sahada idi.

Sverige-Slovenien 1-0 (1-0)
1-0 (41') Tobias Linderoth.

Sverige: 1 Andreas Isaksson - 5 Fredrik Stoor, 3 Olof Mellberg (15 Andreas Granqvist 73'), 14 Daniel Majstorovic, 2 Mikael Nilsson (23 Mikael Dorsin 78') - 6 Tobias Linderoth (8 Anders Svensson 46') - 18 Sebastian Larsson (7 Niclas Alexandersson 78'), 19 Daniel Andersson [K], 21 Christian Wilhelmsson - 22 Kennedy Bakircioglü (11 Johan Elmander 46'), 20 Marcus Allbäck (17 Henrik Larsson 46')

Ersättare, ej inbytta: 12 Rami Shaaban, 13 Johan Wiland - 4 Petter Hansson, 9 Fredrik Ljungberg, 10 Zlatan Ibrahimovic, 16 Kim Källström, 24 Markus Rosenberg.

Jübilesinde Nasıl Başlar?

Sevmeyeni olmayan oyuncular 11'i yapmaya çalışsam onu tek yedek olarak alırım herhalde. Bayern'liler dışında sevmeyen, saymayan az bulunur Solskjaer'i. Saha dışında da yüzüne benzer güzellikte gözüken Norveçli, 23'ünde Molde'den mütevazi bir oyuncu olarak gelmiş, ilk maçında sonradan girip golünü atmış, 8-1'lik Nottingham galibiyetinde sonradan girerek 4 gol atmış, sonradan girerek Şampiyonlar Ligini kazandırmış, 126. yani son golünü de 06/07'de 80'lerde oyuna girip son dakikada atmış. Glazer karşıtı mücadeleleri ile ünlenen taraftar grubu MUST 'a destek verdi, UNICEF elçiliği de yaptı. Sakatlık sorunları ilk 11 oyuncusu olduğu zamanları kısıtladı ama maçların sonlarına doğru skor üretme etkinliği onu hafızalara süper yedek olarak yerleştirdi.

Futbolu 07/08'in başında sakatlığı nedeniyle bırakmak zorunda kalmıştı, sonrasında antrenör olarak devam etti ve birkaç gün önce yeni sezona rezerv takım çalıştırıcısı olarak başlamasını sağlayan sözleşmeye imza attı. Futbolu bırakma kararı aldığında sakatlık Old Trafford'da ayakta alkışlanmaktan fazlasını yaptırmamıştı, yeni sezona yedek takım teknik direktörü olarak başlayacak süper yedeğin jubile tarihi 2 Ağustos rakip ise Espanyol olarak belirlenmiş.

YouTube Bize Kapatsa?

Dünün Vatan'ında ''Utanç Haritası'' başlıklı haberde Youtube'un yalama edilmesine Google ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün tepki gösterdiği yazılmış, yetkililerden Nicole Wang isimli hukukçu ifade özgürlüğü ile ilgili bir konferansta “Türk yetkililerle birkaç aydır iletişim halindeyiz. Ama şikayetçi oldukları videoların hangileri olduğunu öğrenmekte bile çok zorlanıyoruz” demiş. Haberde resmedilen haritada Brezilya, Ermenistan, Endonezya, Fas, Tayland ve Pakistan ile dönem dönem yasaklananlar sınıfındayız. İran, BAE, Çin, Mynamar, Arabistan ve Suriye ise sürekli yasaklamış ülkeler olarak gösterilmiş. Ülkelerin yasaklama gerekçelerine yer verilmiş, hemen hemen hepsi komik ve/veya acıklı. Güneyimizdeki ülkelerde sebep malum, ahlak. Doğu'ya doğru gidince genelde liderleri ile ilgili olumsuz olarak değerlendirilen videolar. Favorim, Sistemin Youtube'u yayınlayacak kapasitede olmadığı gerekçesiyle sorunu kökünden çözen Suriye.



Garip milletiz... Gün 24 dilimli bir pasta olsa dilimlerin ciddi bölümünü trafikte sıkışmaya ayırırız ama ayaklarımız yere deyer vaziyette olsa da olmasa da trafik ışıklarındaki birkaç saniyeyi israf sayarız. İdarecilerden, yasa koyuculardan beklenen olumlu değişiklikleri sıralamaya sağlığımız yetmez ama bir hükümetin görüldüğü kadarıyla yaptığı tek olumlu değişiklik sigara yasağını sağlıklı hayat hamlesi olarak kabul ederiz. Allahın eurovision'unda puan verme sonrasında bile, her fırsatta Ermenistan'a tepkiyi ihmal etmeyiz ama herhalde sadece şu listede yan yana yazılmayı dert etmeyiz. Tutuculuk, gericilik, dünyanın gerisinde kalma, bürokrasi yargı vs. işleyişteki ağırlık vb. sıkıntılar ile ilişkilendirip uzatmadan ilgili kanunun yetersizliğinin yarattığı bu mevzu olarak önemsiz, ulaştığı insan sayısı olarak önemli eksikliği düzeltmek adına gerekli küçük adım olan iletişimi sağlayabirler ise ne güzel. Benim önerim, teknik olarak mümkün mü bilemesemde en hızlı çözüm olarak gördüğüm Youtube'un bize kapatması. Kazalardan hemen sonra kapatılan, ölümlerden hemen sonra etrafı çevrilen belediye çukurları misali gereken yapılır herhalde.


25 May 2008

Sivrisinek, Davul, Zurna


Konunun bana göre futbol ile uzaktan yakından alakası yok. Tamam bizde futbol kötü de, bu kadar da olmamalı... Mevzu başka bişey de dilim varmıyor söylemeye

Onur Erdem Blog'unda gerekeni söylemiş, teşekkür ettim : http://ooerdem.blogspot.com/2008/05/29-mart-2009a-yatrm.html

Jürgen Klopp

Çok sevmişimdir hep başladığı yerde bitirenleri. Birde bitirdikten hemen sonra klübede başlar ise, üzerinden de zaman geçmişse oturtup bişeyler içirdikten sonra zorla yemeğe götüresim esir alasım gelir. Jürgen Klopp bu sınıfın elit üyelerinden. 14-15 yıllık futbolculuk kariyerinin son 10'unu Mainz'de geçirdikten sonra teknik direktör olarak da 8 yıl çalıştıktan sonra, birkaç gün önce Dortmund'a imza attı. Bizde de Hakan Kutlu var gerçi aynı sınıfa dahil ama ne de olsa saçma sapan bir şekilde kovulacak oluyor akılmdan ilk geçen, belki de kovulmuş durumundadır... Mainz'i Bundesliga'ya çıkarttı, Fair Play sıralaması sayesinde UEFA oynamışlardı, Bundesliga'da kaldıkları 3 sezon içinde sevdiğim takımlardandı, düştükleri sezon Ocak-Şubat aylarındaki Zidan'lı galibiyet serileri hala aklımda. Klopp genç ve dikkat çeken ve geleceği olan bir teknik direktördü, düştükleri sezon bile olumlu birçok şey duyduğumu ve okuduğumu hatırlıyorum.


Bu sezon 2 puan farkla Bundesliga'yı kaçırmış oldular ama Klopp yükselişini daha fazla erteleyememiş olmalı. Yukarıdaki resimden yani Dortmund'a imzadan birkaç gün sonra Mainz, Klopp'a veda etmek istemiş. Başkan'ın, futbolcuların ve 20.000 taraftarın doldurduğu Gutenbergplatz Klopp için bir festival alanına dönüştürülmüş. Terim'di, Hagi'ydi, Bülent'ti birçok şey geldi aklıma.. Hakan Kutlu'ları göz ardı etmeye devam ederim gibi...

12 Yıl Sonra


Yıl 1996, Beckham'ın Şampiyonlar Ligi'nde GS'ye gol attığından 2 yıl sonrası. Sezon 96/97, Beckham önceki sezonu iyi geçirmiş ve 20'lerinin başında ilk 11'in değişmezlerinden olmaya başladığı zamanlar. Daha Cantona bırakmamış, ''7'' yi giymeye başladığından bir sezon öncesi Premier Lig'de yer Old Trafford, rakip Wimbledon.


Yıl 2008, Beckham dünyanın en çok kazananı ünvanı ile Los Angeles'ta. MLS'te dün gece rakip Kansas City. Yolun yarısına yaklaşmış olsada yıldızının fena halde parlak gözükebileceği ender yerlerden birinde, varsın kaleci de kalede olmasın.

Chelsea ve Premier Lig!

07/08'den bu resim, şuan itibariyle gelecek sezonda sadece 2 takım elbiseliden yoksun olacak. Futbolcular dışındaki iki isim fizyoterapist Dave Hancock ve yardımcı antrenör Steve Clarke. Şimdilik son yollanan Grant'in durumu beklenen ve/veya istenenin dışında olağan sonuçtu. Chelsea'nin Abramovich ile Premier Lig'e fena halde uymayan bir klüp haline gelmesi sonucu yorumlamayı zorlaştırdı. Chelsea idarecilerinin final sonrasında ''sezon beklediğimiz gibi bitmedi'' tipinden açıklamaları, Terry'nin ayağı kaymasaydı gibi iluzyonlar caretaker üzerinden reklamın son aşaması oldu. Yüzü, duruşu, taraftarın yedirememesi, takım ile kötü ilişikileri olduğu söylentileri ve kötü oyun - Mourinho ile ne oynuyorlardı ki- gibi sebeplerden yakıştırmıyorduk, açıkçası Mourinho'dan sonra yakıştıramıyorduk. Klübün gelecek ile ilgili sesssizliği, Hiddink'in red yanıtları, zaman zaman idareciler tarafından destek çıkılması ve Aralık ayında uzun süreli bir sözleşme yapılması ister istemez kafa karıştırdı, sonuç Chelsea üzerine merak doğdu.

Mourinho'nun başarı/başarısızlık üzerine değerlendirmeleri de piyasaya düştü. Grant, Mourinho'nun 3-4 maçlık kazanamama serisi sonrasında acilen klübeye monte edilmiş ve 3-4 gün içinde yaptığı ilk maçta Old Trafford'da mağlup olmuştu. Ligde Aralık sonundan itibaren sadece 1 maç, son haftayı da sayar isek United ile eşit sayıda puan kaybettiler. Taraftarın sevmediği, flaş teknik direktörün yollandığı, oyuncuların geleceğinin belirsiz olduğu bir ortamda 2. yardımcı antrenör'de monte edilmişken -ki ten Cate Barca'da alıştığımız konuma hiçbir zaman gelemedi, Clarke ile olduğu gibi oyuncularla da kötü ilişkileri olduğu söyleniyordu- ligi, kupayı ve Şampiyonlar Ligini son maçta kaybetmenin Grant için olumsuzluk, başarısızlık olarak değerlendirmek ne kadar doğru? Terry'nin ayağının kaymasından çok, Grant'ın transferi Anelka'nın penaltı kullanması Chelsea'yi kurtaran oldu. United ve Liverpool'u yenene kadar Chelsea kimse için ihtimaller arasında değildi, asıl sorun da bana göre bu. Bu şekilde yönetilen ve bu çabuklukta zirveye yerleşmiş bir büyük klüp için imaj herşeydir. Chelsea, Abramovich ile birlikte başkanından, fizyoterapistine, scout'una kadar neredeyse her kademesi transfer edilmiş, değiştirilmiş bir klüp teknik direktör yaratmaz, en olgununu en ilginç'ini getirip görüntüyü kurtarmaya çalışır. Grant'in yollanması kendisi için olduğu gibi Chelsea için de iyi bir geçiş dönemi oldu. Sezona Malouda dışında para harcamadan başlamışlardı, geçen sezondan kötü bir durumda kapatmadılar. Grant t.direktörlü süresinde kazancını katlamış ve isim yapmış olarak, Chelsea ise yine para harcayıp görüntüsünü güçlendirerek yeni sezona başlayacak. Grant'in hikayesi fena halde Gerets'e ve Cevat Güler'e benzer, lig dünyanın en iyisi de olsa idare biçimi böyle olunca hikaye Türkiye'den çok farklı değil.

24 May 2008

Wenger Ne Yapacak

Birkaç gün önce Rio Ferdinand'ın, Ferguson'un kadroyu güçlendirmesini istediğine dair bir açıklamasını okudum. 1999 CL şampiyonluğunu ve sonrası ile kıyaslandığında United'ın başarıyı devam ettirebilmesi için transferin şart olduğu görüşünde savunma oyuncusu. 99 şampiyonluğundan sonra transfere 10m sterlin civari bir para harcanmış, Schmeichel yerine Bosnich&Taibi ve savunmaya Silvestre&Fortune takviyeleri ile sezona başlanmış ve aynı başarı için 9 yıl beklemeleri gerekmişti. Ferguson'un en iyi United dediği kadro için bile takviye düşünülüyor ise Wenger ne yapmalı?

Arsenal geçiş döneminde demek bile takımın, teknik direktörün, klübün vs. imrenilecek durumda olduğunu anlamaya yeter ama üst seviyede daha fazlasına ihtiyaç var. Bu sezonu bana göre kadro sıkıntılarına kurban verdiler. Henry'i sattıkları sezon transferde Avrupa'nın en çok kar eden takımlarından biri oldular, ama 3-4 sakatlık bunun yanlış olduğu sonucunu doğurdu. Sezon biterken Arsenal'de işler hala iyi değil. Sezon ortası Chelsea'den kaptıkları genç Fransız Lassana Diarra'yı P'mouth'a kaptırmışlardı, sezonun en çok forma giyenlerinden biri Flamini'nin Milan'a bedelsiz gidişini de seyretmek zorunda kaldılar. Başka bir yıldız Hleb'in durumu da belirsizdi ama konuşulanlara göre Beyaz Rus'da önümüzdeki sezon Arsenal'de olmayacak. Hleb ve Flamini bu sezonu 30'un üzerinde ilk 11 ile kapatanlardan. Flamini, Fabregas ile iyi bir uyum yakalamıştı ama Hleb'de durum biraz daha farklı. Rosicky'nin sakatlığından sonra sağ, sol ve forvet arkası olarak forma giymişti, joker konumundaydı. Yokluğunda sağ kanat için Eboue denendi ama her maçta olmayacağı açık bir şekilde görüldü. Hleb'de giderse zaten kadro genişliği ve klübe olarak diğer büyüklerin arkasındaki Arsenal için para harcamaktan başka yol kalmayacak. Stadyumdan ve transferden para kazanarak kapattıkları sezondan sonra Wenger'in 08/09'u flaş transferler ile karşılayacağını düşünüyorum, Nasri'den fazlasını bekliyorum.

Toulon Festival


Bir süredir futbol, gençler şampiyonaları sayesinde daha güzel. Önce Antalya'da U-17'leri izledik Cem Sultan'sız Batuhan'lı Milli Takım keşke dedirtti ama U-17'lerimiz de turnuvada keyif verdi. Sonrasında Toulon Festival'e U-21 seviyesinde yani Nuri'li Caner'li takım ile katıldık, ilk maçta ABD'yi 3-2 geçmiştik, dün İtalya'ya 2-1 mağlup olduk. İlk yarıda savunmamızı ender ama iyi bir şekilde geçtiler ve resimdeki Lanzafame'nin şutu Rıdvan Dilmen ile adı anılan sonra ligin son maçında FB karşısında devleşen Trabzon kalecisi Onur'un kapattığı köşeden ağlarla kavuştu. 2. yarı 08/09'da GS kadrosunda merakla görmek istediğim Aydın ile 1-1'i yakaladıktan sonra ibre bize dönmüş durumdayken kartlar işi bozdu. Keyifli maçtı, çok teknik, iyi pas ve pres yapabilen bir Türk Milli takımı izlemek kolay değil. Kartlardan sonra 10 kişiye karşı 9 kişi mücadele etmek zorunda kalınca son 20 dk.yı forvetsiz oynadık ama iyi oynadık. İtalya Giovinco ve Nocerino gibi turnuva sözkonusu olunca önemli oyuncuları oyuna aldı ve ender İtalya şutlarından, ceza sahası dışından gelen birine engel olamayınca 2-1 mağlup bitirdik. Son maç yarın saat 17:00'de Kanal 1'de Fildişi ile. Beraberlik, gruptan çıkma yani yarı final için yeterli. Takım çok iyi, dün beklediğim kadar fazla gözükmeyen Nuri Şahin'in sadece pas verme ihtimali bile tv karşısında oturmaya yeter.

Toulon dışında U-19 seviyesinde Avrupa Gençler Şampiyonası final turu için mücadele ediyoruz. İspanya'ya mağlup olmuşuz, katılım için son maç olan Ukrayna'da galibiyet şart. Avrupa U-19 Şampiyonası Temmuz sonunda, son gençler turnuvası ise Ağustos ayındaki Olimpiyatlar. Toulon grubumuzdaki 3 takım da Olimpiyatlara katılacak, turnuva U-23 seviyesinde. Ben severim gençler şampiyonalarını, kaçırmamaya çalışırım. Toulon'da Yarı finale çıkarız, 3.lük maçı ile 3 maç daha izleyeceğimiz anlamına gelir, U-19'lar da Ukraynayı yenerse ne güzel. Hatırladığım kadarıyla en sevdiğim Türk milli takımı şimdiki U-21'lerin Avrupa ve Dünya Şampiyonlarında derece yaptığı takımdı, ondan sonraki ise şimdiki A Milli'lerin Ümit Milli zamanıydı. Ne diyim, severim genç turnuvalarını futbolcularımızın gençlik dönemini kapattıktan sonra parlamaya devam ettiğini göremediğimden olsa gerek...

23 May 2008

Son Şampiyon


İskoçya Premier Liginde de şampiyonluk son 90 dakikaya sarkmıştı. Hikaye bir 3. kovalayan olmaması dışında bizdekine fena halde benzer. Walter Smith daha iyi teknik direktör, Rangers daha iyi kadro, Avrupa'da daha iyi sezon geçirdi ama... Aslında Rangers uzun süredir şampiyonluk için avantajlıydı, UEFA Kupası mücadeleleri için fikstür bile değiştirilmişti ama Final sezonu boş geçirmelerine neden oldu. Kritik maçlarda önemli eksiklerle mücadele ettiler ki 2 Old Firm'de bu dezavantaj ile oynamak zorunda kaldılar ve kaybettiler. Çok sayıda maçları ertelenmişti, UEFA Kupası yürüyüşleri lig fikstürünün de değişmesine yol açtı ama UEFA finaline yükselişleri son ayda 9 lig maçı -Celtic'in 3 katı- oynamalarına neden oldu ve ligdeki avantajı koruyamadılar.

Son maçlara puanlar eşit girmişleri ama Rangers kazanamayınca, Celtic'in son 6 maçta 6 galibiyetlik formu toplamda 42. şampiyonluğu getirdi. Taraftar ile arası açık Gordon Strachan ise Celtic'i ilk kez Şampiyonlar Ligi gruplardan çıkaran teknik direktörün üstüne 3 kez üst üste şampiyon yapan 3. teknik direktör ünvanları ile tarihe geçti.

Unai Emery : Son Yeni Teknik Direktör

07/08'i değerlendirirken Tottenham ve Valencia için ayrı bir başlık yakışır. Liglerinde büyüklerin ardından sıra kapması yakışan ama Avrupa'da fazla uzayamayan, teknik direktör değişiklikleri yaşayan, farklı zaman dilimlerinde de olsa dipte takılan, sonuç olarak Lig kupası şampiyonluğu ile UEFA'ya gitmeye hak kazanan ve ligleri tam ortada tamamlayan iki takım oldular.

Teknik direktörlük değişikliği demişken Valencia'nın hakkını yememek lazım. Valencia için bir süredir en çok yaşanan şey oldu değişiklik. Başkan değişti, yardımcı antrenörler değişti, stadyum değişiyor, kadronun demirbaşları değişiyordu... Teknik Direktör değişimi ise TSL'yi kıskandıracak cinsten. Benitez sonrası yani 03/04 sonundan itibaren, zengin gözüksün diye Cevat Güler'leri de katarsak Unai Emery Valencia'nın 7. teknik direktörü oldu.

Klüp son yeni teknik direktör Emery'i bugün Mestella'da tanıtacakmış. La Liga'yı zevkle takip etmeyenler için soru işareti olması normal bu ismin. Bunlar Racing'in çalıştırıcısı ile ilgilenmiyomuydu?! denilebilir. Laudrup, Deschamps, Terim hatta Mourinho varken kim ki bu! da denilebilir. Almeira ile ligi 8. tamamlayan teknik direktör cevabı da yeterli olmayabilir ama 2004'te formayı çıkarıp klübesine geçtiği Lorca'yı 2. lige çıkartan, ardından geçtiği Almeira'yı ilk sezonunda 1. lige yükseltip, ikincisinde 4-3-3 oynayan, mücadeleci kene gibi bir yeni yükseleni 8. sırada tamamlatan 37 yaşındaki, yenilerin en iyisi durumundaki bir teknik direktör cevabı Valencia için merak oluşturmaya yeter.

07 May 2008

-30

Ligler 2 haftaya bitiyor. 2 final, U-17'ler ve Libertadores ile 30 gün kadar oyalanacağız. İlk kadrolar Hollanda ve turnuvanın en genç çalıştırıcısı Bilic'in Hırvatistan'ından geldi. v Basten oyuncuyu bol tutmuş, rakam 28 Mayıs'ta düşecek. Twente'nin 37'lik hiç milli olmamış kalecisi ilk giden olur. Sol taraf bol tutulmuş, de Cler, Bouma, v Bronckhorst, Emanuelson'dan 1'i kesin belki 2'si gider. Forvette Koevermans ve Hesselink fazla. Sanıyorum Fatih Terim'de benzer bir yaklaşımda olacak. Bilic ise 2 genç oyuncuyu yedek olarak dahil etti, kadro sakatlık görmez ise dışarıda kalmaya devam edecekler.

Goalkeepers: Stipe Pletikosa (FC Spartak Moskva), Vedran Runje (RC Lens), Mario Galinović (Panathinaikos FC).
Defenders: Dario Šimić (AC Milan), Robert Kovač (BV Borussia Dortmund), Josip Šimunić (Hertha BSC Berlin), Vedran Ćorluka (Manchester City FC), Dario Knežević (AS Livorno Calcio), Hrvoje Vejić (FC Tom Tomsk).
Midfielders: Niko Kovač (FC Salzburg), Jerko Leko (AS Monaco FC), Darijo Srna (FC Shakhtar Donetsk), Niko Kranjčar (Portsmouth FC), Luka Modrić (Tottenham Hotspur FC), Danijel Pranjić (SC Heerenveen), Ivan Rakitić (FC Schalke 04), Ognjen Vukojević (NK Dinamo Zagreb), Nikola Pokrivač (AS Monaco FC).
Forwards: Mladen Petrić (BV Borussia Dortmund), Ivica Olić (Hamburger SV), Ivan Klasnić (Werder Bremen), Igor Budan (Parma FC), Nikola Kalinić (HNK Hajduk Split).

Goalkeepers: Sander Boschker (FC Twente), Edwin van der Sar (Manchester United FC), Maarten Stekelenburg (AFC Ajax), Henk Timmer (Feyenoord).
Defenders: Wilfred Bouma (Aston Villa FC), Tim de Cler (Feyenoord), Urby Emanuelson (AFC Ajax), John Heitinga (AFC Ajax), Kew Jaliens (AZ Alkmaar), Joris Mathijsen (Hamburger SV), Mario Melchiot (Wigan Athletic FC), André Ooijer (Blackburn Rovers FC).
Midfielders: Ibrahim Afellay (PSV Eindhoven), Giovanni van Bronckhorst (Feyenoord), Orlando Engelaar (FC Twente), Nigel de Jong (Hamburger SV), Denny Landzaat (Feyenoord), Hedwiges Maduro (Valencia CF), Clarence Seedorf (AC Milan), Wesley Sneijder (Real Madrid CF), Rafael van der Vaart (Hamburger SV), Demy de Zeeuw (AZ Alkmaar).
Forwards: Ryan Babel (Liverpool FC), Klaas Jan Huntelaar (AFC Ajax), Danny Koevermans (PSV Eindhoven), Dirk Kuyt (Liverpool FC), Ruud van Nistelrooy (Real Madrid CF), Robin van Persie (Arsenal FC), Arjen Robben (Real Madrid CF), Jan Vennegoor of Hesselink (Celtic FC).

Vapio?


48 saatin tek gün ettiği zamanlar geçirdim, ister istemez Blog'u boşladık. Bu sürede Vapio'da yazmaya başladım. Zaman yettikçe sezonu sonuna kadar Serie B'yi kolaylaştırmaya çalışacağım. Geçen hafta iyi sayılırdı, 2 kuponda oranı küçük, sürprizi büyük 1'er maça kurban oldu. İddaa oynamayı işkence gibi görüyorum, faydam dokunursa ne mutlu

06 May 2008

Yılın Takımı


Yokluğumda Premier Lig sezon ödülleri dağılmaya başlamıştı. Oyuncular Birligi ödüllerinde yılın oyuncusu Ronaldo, yılın genç oyuncusu ise Fabregas seçilmişti. Yılın 11'i ise yukarıdaki gibi. Listeye itirazım yok, gol krallığının ilk 3'ü asist krallığının da ilk 2'si yer bulmuş. Savunmaya Ferdinand-Vidic ikilisi de yakışmış. Clichy bu sezon Arsenal'in en çok forma giyen oyuncusu, Sagna takımın en önemli 3 oyuncusundan biri konumuna geldi, yokluğunda özellikle hücumda sıkıntı çektiklerini gördüm. İtirazım yok demiştim ama 2 oyuncuya da yazık oldu. Roque Santa Cruz'un Torres'den sonra ligin en iyi transferi olduğunu düşünüyorum. Gol Krallığında 4. sırada kaldı, Blackburn için onu tutmak bile gelecek sezon için olumlu bir etken olacaktır. Orta sahada Ronaldo ve Fabregas tartışılmaz, Young'da kanadının en önemli adayı. Zaten yılın genç oyuncusu ödülünde Fabregas olmasa idi büyük ihtimalle o kazanırdı. Gerrard 11 gol 11 asist ile oynadı ama Gareth Barry'e yazık oldu. Önümüzdeki sezon L'pool a katılabileceği söyleniyor, bu sezon Aston Villa'da tavan yaptı, listeye yedek konacak olsa mutlaka ilk 2 sırada olurdu diye düşünmekteyim.

Traitor

Resimde Gerrard'ı taklaya getiren bu sezon Arsenal orta sahasının en çok forma eskiteni, Mathieu Flamini. Marsilya'nın UEFA finalinde dikkat çekip Arsenal'e geçmişti. İlk 3 sezonunda yedek konumundaydı, pozisyon doldurmaktan ileri gidemedi, sağ bek'e bile terfi ettiği olurdu. Bu sezon ise işler değişti, Fabregas'ın partneri konumuna yükseldi, Diaby'i kanada Gilberto Silva'yı klübeye attı performansıyla Flamini. Bana göre Fabregas, Adebayor ve Sagna'dan sonra takımın en iyisiydi Premier Lig'in en çok pas yapan oyuncusu. UEFA Kupası sayesinde Arsenal'e geçmişti, Şampiyonlar Ligi'de Milan'a geçişe vesile oldu.

Marsilya'dan yeni kontrat teklifi almışken Arsenal'e bedelsiz transfer olmuştu, aynı yöntem ile birkaç gün önce Arsenal'e veda etti, Milan ile 4 yıllık kontrat imzaladı. Başlık benden değil, dönemin Marsilya teknik direktörü şu anki sportif direktör José Anigo'dan.

Gravity


André Bikey - Reading FC